Türkiye’de televizyon bağımlılığı gün geçtikçe daha da içinden çıkılma hala geliyor. Dizilere o derece bağımlı hale getiriliyoruz ki, robotlaşmış bir insan haline geliyoruz farkında olmadan.
Pazartesi günü Karadayı dizisini izlemeden geçmeyiz?
Salı günü Küçük Ağa izlenmezse olur mu?
Çarşamba günü TV8’in yeni dizisi Kaçak Gelinler’i kaçırmamak lazım.
Perşembe günü iki dizi arasında kalıyor insan. Kurtlar Vadisi Pusu’yu mu izlesem yoksa Kocamın Ailesi’ni mi izlesem? Kararımı vermekte bile zorluk yaşıyorum.
Cuma günü zaten aile içi şiddeti sıradanlaştıran Karagül dizisi var. “Aileye nasıl isyan edilir” bunu birebir kavratıyor topluma. Onu da illaki takip edelim.
Gelelim cumartesi ve pazar günlerine.
Hafta sonumu da Acun Ilıcalı’nın diğer ülkelerden seçerek ülkemize dayattığı Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışmasına ayırıyorum. Jüji üyelerinin “Lan”, “Oğlum”, “Oha” gibi seviyesiz sözcüklerle hitap ederek aşağıladığı yarışmacıların ezilmiş görüntülerini izlemek, aşağılanışları karşısında utanarak verdikleri cevaplar bizi o derece mutlu ediyor ki.
Haftanın tamamını bir şeyler izleyerek doldurduk. Dizilerin neredeyse tümünde bize dayatılan bir yaşam felsefesi var. Onları küçücük yavrularımız örnek alıyor. Sonra “Kadın cinayetleri”, “Aile içi şiddet” , “İntihar haberleri” neden yüzde 700’ler oranında arttı diye birilerine soruyoruz.
İşte cevabı bu aslında. Kasten yapılan bu programların, bilinçsiz vatandaşlar üzerindeki tesiri.
Biraz da ailemize zaman ayırsak, düşünmek için kendimizi zorlasak.
