1- Tüketici aleyhine karar verildiğinde avukatlık ücretine hükmedilecekse lehine olan durumlarda da hükmedilmeli, bu da mahkemeye intikal eden uyuşmazlıklarda mahkemenin avukatlık ücretine hükmedemeyeceği sonucunu doğurur. Aksi takdirde ÇİFTE avukatlık ücreti alınacağı anlamına gelir ki bu kabul edilemez.
2- TKHK iki yıl gibi bir sürede tüm tarafların; ilgililerin katılımıyla (millet iradesiyle TBMMnde) tüketiciye ücretsiz hizmet verilmesi için bir dizi düzenleme yaparken Barolar Birliği bir kalemde bunu ters yüz edecek bir karar alması, yasanın altını oymak, yasa hükümlerini anlamsız kılmak anlamına gelir. Yapılan işlem yasanın - zayıf olan tüketiciyi koruma- amacına aykırıdır.
3- TSHH'leri dosya üzerinde karar vermektedir. Heyetin istediği savunma için sadece bir cevap yazılması için avukat tutmaya gerek yoktur. Tüketicinin haksız bir başvurusu varsa avukat tutmayı gerektirmez, velev ki heyet aleyhine karar verdi, satıcı konuyu avukatla mahkemeye taşır ve bunun sonucunda haklı çıkarsa zaten avukatlık ücreti ödenir.
4- Avukatlar müvekkillerinden(satıcılardan) zaten ücretlerini almaktadırlar. Bir de davayı kazanan karşı taraftan da ücret alıyor, ancak müvekkillerinden aldıklarını geri vermiyorlar, böylece çifte ücret almış oluyorlar. (BU VESİLE İLE BUNUN DA SORGULANMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.) Yani, tüketiciye hiçbir hizmet verilmeden ücret alınmış oluyor bu da sebepsiz zenginleşmeye girer.
5- Tüketicinin haklı olup olmadığını bilecek bilgi düzeyinde olmadığı kabulü esastır. Sadece haklı olup olmadığını öğrenmek için heyete gelecek tüketiciyi avukatlık ücreti ile tehdit etmek hem yasanın hem de Anayasanın öngörüsüne aykırıdır.
Yukarıda belirttiğim gerekçelerle konu idari işlem konusu yapılmalı ve tebliğ iptal ettirilmelidir.
