
Yaradan insanı devinimle dizayn etmiştir. Bunun aksini düşünmek canlılığın doğasına aykırı düşer. Vücudu oluşturan her organın, varlığın bütünü içinde bir işlevselliği vardır.
Bütünü oluşturan ayrıntılar, hücreler bile bu bütünün işlevselliğinde etkin görevlere sahiptir. Bunlardan biri ya da birkaçı görev dışı kalırsa, bütün bütünselliğini korumakta zorlanır.
Her yaşta, yaşın gereği içinde devinim canlılığın önde gelen belirtisidir. Yaşam gereğince çalışır. Devinimi yok saydığımız ya da onu yeterince kullanmadığımız zaman insan üretimden düşer. Bu durum yaşamın anlamı ve amacıyla çelişir. Yüce yaradan verdiği tüm nimetlerin, tanıdığı tüm ayrıcalıkların amacı doğrultusunda kullanılmasından bizi sorumlu tutmuyor mu?
İleri yaşlarda kimi insanlar, kendilerinin artık işe yaramayacağını düşünüp hayattan bir şekilde koparlar. Özellikle emeklilik döneminde bu olumsuz örneklere çok rastlanır. “Unumu eledim, eleğimi duvara astım. Benden ne köy olur ne de kasaba. Artık beni teneşir paklar.” Yaklaşım ve karamsarlıkları da onların olumsuz söylemidir.
Devinimden kopan insan hayattan da üretimden de kopar diye düşünüyorum. İnsanın bu iki aktivitesini yitirmesini, moral çöküntüsüne uğramasını doğru bulmadığımı söylemeliyim. Kuşkusuz ileri yaşların devinimi yavaşlar, etkinlik alanı daralır. Ancak her yaşın kaldırabileceği birçok hobisel ağırlıklı oyalantı alanları daima vardır. Yeter ki doğadan, insandan ve hayattan kopmayalım. Her yaşın ilgi alanlarını kullanalım, diye düşünüyorum.
Devinim amaç itibariyle üretimdir. Yaradan'a şükretme anlamına gelir bence. Üretmeyen bir devinim söz konusu olamaz. Tabi bu yargı devinimi yararlı alanda kullanmayı gerektirir. Bu nedenle üretim insanı hayata bağlayan en önemli bir değerdir. Üretimi salt madde anlamıyla sınırlamayalım. Geniş anlamda fikir, gönül, estetik, her türlü düşünsel, sanatsal ve bilimsel alanların ürettiği değerler olarak algılamamız gerekir elbette.
Üreten, yaşamdan keyif alır, yaşama erincini besler, kaliteli ve anlamlı bir hayat sürer. Yaşam onun için içinde, dışında bir anlam kazanır. Üreten ö m ü r , bereketlenir, olumsuzluklardan , sıkıntılardan, yokluk ve kötülüklerden uzaklaşır. Çevreye, insanlığa katkı sağlamanın mutluğunu yaşar. Bu güzel değerler onun, kendisini yenilemesine, geliştirmesine, daha yararlı bir ömür sürmesine, moral gücünü diri tutmasına katkı sağlar.
Devinimsizlikten dolayı üretimsiz geçen ömürler ise ölümü davet eder. Boşluk, ataletsizlik insanı erken yaşlarda eskitir, düşüncesindeyim. Asıl kaliteli hayat, devinimi diri, bereketli ömürdür. Yoksa içi boş yaşanmamış yıllar yaşamı uzatmaz, aksine kısaltır, bence. Geride keşkeli pişmanlıklar, boşluklar bırakmayan ömürler gerçekten yaşanmış, hakkı verilmiş zaman dilimleridir. Ancak insan bu sayede ruhen ve bedenen sağlıklı yaşar, demeye çalışıyorum.
Konuyla örtüşen şu anekdotu okurlarla paylaşmak istiyorum: Emekli-yaşlı bir kişi ileri yaşına karşın neşeli, sağlıklı ve de üretken bir yapıya sahipti. Akranlarının çoğu Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Onunsa diri, hayata güler yüzle bakışı, ışıldayan gözleri, tebessümü eksik olmayan sempatik yüzü, sağlığından pek şikâyetçi olmayan hali hep dikkat çekiyordu. Bir gün birileri ona şu soruları sordu ve yanıt bekledi.
-Sizin bu enerjik, güler yüzlü, hoşgörülü hayatla barışık tavrınızı neye borçlu olduğunuzu merak ediyorum? Ben sizin hiçbir zaman sağlığınızdan şikâyetçi olduğunuza tanık olmadım. Ne zaman sorulsa “hep iyiyim” diyorsunuz. Oysa sizden çok daha genç olanlarımızın sağlık sorunlarını dinlemekten sıkılıyoruz. Allah aşkınına bu yaşamsal enerjinizi, hayatla barışıklığınızı sağlayan sırrınız nelerdir?
Kişi düşündü, kendini toparladı. Yüzünden hiç eksik etmediği tebessümle başladı anlatmaya:
-Ben otuz yıl önce emekli oldum. Şimdilerde bir otuz yılda emeklilik dönemi yaşıyorum. Allah'a bin kere şükürler olsun ki bana bereketli bir ömür bahşetti. Şikâyete ne hakkım var? Elbette yaşımın gereği benim de sağlık sorunlarım var. Bunları doğal karşılamam gerekir. Çünkü her nimetin bir külfeti olduğunu kabul ederim. Sıkıntılarım yerine çevremle güzellikleri paylaşmaktan mutluluk duyarım. Bu değerlerin paylaşıldıkça çoğalacağına inanırım. Her yaşta insan için sağlıklı yaşam, boşa düşmemek, hayatla barışık olmak, hobilerimize zaman ayırmak ve her yaşın kendine özgü devinimini diri tutmakla olasıdır, bence. Benim hobim resimse, herkes aynı şeyi yapsın diyemem. Her insanın hobisel alanı farklıdır elbette. Burada kendimizi keşfetmemizin, doyum bekleyen ilgi alanlarımızın, açığa çıkartılmasının önemine inanmamız ve gereğini yapma irademizi kullanmalıyız öncelikle.
Her eserim ömrümün önüne bir amaç koydu, beni hayata bağladı. Yaşama erincimi , devinimsel aktivitemi besledi. Yaşamın amacı, zaman öldürmek değil, zamanı üretime dönüştürmektir. Nedenli devinimselliği diri tutarsak, sanırım o denli sağlıklı ve kaliteli bir yaşam süreriz, demeye çalışıyorum. Ayrıca gayri hijyenik ortamlardan uzak durmak, zararlı alışkanlıklara geçit vermemek, doğayla, kendimizle ve toplumla barışık yaşamakta bir o kadar önemlidir.
Sosyal anlamda aile içi ve dışı mutluluğun- huzurun, hoşgörü, özveri ve bölüşümle sağlanabileceğine inanırım. Bir insan olarak elbette birçok beklentilerimiz olabilir. Ancak bunun isteğe dönüştürülmesini doğru bulmam. Herkesi istediğimiz gibi değil, oldukları gibi kabul etmenin bir erdem değeri olduğunu inanırım.
Hobisel uğraşımın ucunda hiçbir zaman para olmadı. Bu ekonomik koşullarda hayat için paranın önemi yadsınamaz, elbette. Ancak bu konuda belli yaştan sonra yetinmenin de önemli bir ilke olduğunu düşünüyorum. Yetinmesini bilmediğimiz sürece paranın, tutkularımızı tetikleyerek erdemlerimizi yozlaştırmasının önünü açarız. Unutmayalım ki belli yaştan sonra yetinmesini bilmek, egoyu bastırmak gerekir, bence. Bu dönemde, kendimize dönme, kendimizi tanıma, sorgulama, yetkinleşme sürecine girmeliyiz. Kendimizi tanımanın, yetkinleşmenin ve de içimizde, dışımızda barışık yaşamanın başkaca bir yolu var mı?
Bu konuda herkesin farklı, öznel ve özgün yaklaşımları olabilir. Saygı duyarım. İşte benim yaşam felsefem. Bilmem, anlatabildim mi?
Sizleri bilemem ama ben bu yaşam felsefesini benimsiyorum. Yaşam eşittir devinim. Devinim yaşamın ruhudur, bence. Onun işlevselliğinin bittiği noktada, yaşamın son soluğu ölümdür, demeye çalışıyorum.
MUSTAFA OKUMUŞ