Bir hikaye var milletin ağzında dolaşan: Ford, Audi, Peugeot, Alfa Romeo, gibi daha bir sürü kalbur üstü araba markalarının genel CEO’ları mı SEO’ları mı nedir, toplanmışlar bir masa etrafında.
Audi’nin CEO’su bilmem hangi modelinin, Alfa Romeo’nun CEO’su bilmem hangi modelinin, … kalbur üstü olduğundan bahsediyorlarmış.
Herkes bazı modellerinden abartılı bir şekilde bahsederken Mercedes’in CEO’su sessizce oturuyormuş. Herkes bunu fark edince; “Neden sen de modellerinizden bahsetmiyorsun?” demişler. İstifini bile bozmayan Mercedes’in CEO’su; “neden bahsedeceğim, hepinizin makam aracı MERCEDES.” demiş.
Hikaye gerçek mi yoks uydurma mı bilmiyorum ama hikayey göre Mercedes'in CEO'su böyle fark oluşturmuş.
Ben de bazı oluşturulan (oluşturulduğu iddia edilen) farklardan bahsedeyim:
Bir Siyasetçi: O ne anlar siyasetten, bakmayın siz onun yüzde elli aldığına!
Bir Öğretmen: Bakmayın siz onun öğrenciler tarafından sevildiğine, müdürün her görevi ona verdiğine, o ne anlar öğretmenlikten!
Bir Doktor: Ne o öyle günde bilmem kaç tane hastaya bakmak? Hastalardan tarafından sevildiğine bakmayın, o doktorluktan bi haber!
Bir Polis: Bakmayın siz onun iki olayı tesadüfen çözdüğüne; o, polisin p’si bile olamaz!
Yukarıda verdiğim örnekler bizzat tanıdığım insanlardan.
Diğer mesleklerde, gazetecilikte, komşularda, ailelerde, arkadaşlıklarda, din adamlarında, daha bilmem nerelerde, daha bir sürü örnekler vardır eminim. Bizler farkı sadece rakibimiz gördüğümüz, aslında hiç de rakibimiz olamayan ve beraber omuz omuza çalışmamız gerekenlere laf atarak oluşturuyoruz.
Fark oluşturacaksak; Albert Einstein (Albırt Aynştayn)’ın şoförü gibi, Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e yaptığı gibi, ya da İbni Sina’nın yaptığı gibi yapmalıyız.
Albert Einstein (Albırt Aynştayn)’ın şoförü'nün, Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’e ne yaptığını ya da İbni Sina'nın nasıl bu kadar ilmi öğrendiğini biliyor muyuz?
