
Eskiden ne sohbetler olurdu. Yemekler farklı kokardı burnumuza. Yatsılık hazırlanırdı, tadına doyamadığımız. Elektrikler kesilir, karanlıkta kalırdık. Bu bile o kadar güzel olurdu ki anlatamam. Sobanın başına geçerdik. Kestaneler pişirir ailemizle, afiyetle yerdik. Babamız yüzünü yıkayıp odaya girdiğinde, havluyu alıp ona uzatmak için sıraya girerdik. Hizmetimiz karşılığında bize gülümsemesi unutulacak gibi değil.
"Neredeee o eski günler" diyorum şimdi. Hiç birşeyden zevk almıyoruz. Teknolojinin kölesi olmuşuz adeta. Eşim ve çocuklarma bakıyorum. Misafirliğe geldiklerinde yeğenlerime bakıyorum. "Biz galiba teknolojiye yenildik" diyorum. Eskiden TRT'den haber dinlerdik. Televizyonlar yaygınlaşınca TRT'den bazı günler sinema izlemeye başladık. Televizyonun her an açık olmaması, bizim de ona bağımlı olmamızı engelliyordu.
Şimdi 470 TV kanalıyla narkoz veriliyor sanki hepimize. Herkesin elinde bir cep telefonu. Çocuklar bile artık hasta olmuş. Kimseyle konuşmuyorlar. Sadece telefona bakıyorlar, birşeyler yazıyorlar.
Özel davetle misafirlerim geliyor. Sohbet etmek için yelteniyorum, gözler televizyonda. Kulaklar güya bende. Kaybetmişiz birşeylerimizi. Değerlerimizi yitirmişiz. Geleceğimiz yavrularımızı or gibi yetiştiriyoruz. "Aman beni rahatsız etmesin, çizgi film izlesin". "Bana dokunmasın, bilgisayarda oyun oynasın" diyoruz. Farkında değiliz geleceğimize ihanet ettiğimizin..
Servet Yenigün / Budapeşte