Bir vatandaş olarak ülkemizin politikalarının konuşulduğu kapılar arkasında bir kulağım olmasını ve nelerin konuşulduğunu duymak isterdim.
Devlet büyüklerimiz kimlerle neler konuşuyor? Özellikle Allah'ın ismini kullanıp da insanlığı katleden katiller hakkında, sayın yöneticilerimizin düşünceleri neler?
Işid konusunda yapılan açıklamalardan, onların kapalı kapılar ardında neler konuştuğunu tahmin etmemek için de, hiç siyaset bilmiyor olmak gerek. Bugünkü yazımda, Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve çiçeği burnunda Başbakanımız Davutoğlu'nun kapalı kapılar ardındaki IŞİD görüşmelerinde neler konuşulduğuna dair, tahmini dialogları sizlerle paylaşmak istedim..
Erdoğan Obama'yı arar, Obama telefona çıkmaz
Başbakan Erdoğan: Hello, How are you MR. Obama?
Obama'nın Sekreteri: No Obama, I'm Obama'nın sekreteri. Başkan sizinle görüşmek istemiyor.
Başbakan Erdoğan: Why, yani niçin görüşmek istemiyor?
Obama'nın Sekreteri:..... (Cevap yok, telefonu kapatıyor Erdoğan)
Çaresiz Erdoğan Gül'ü arar ve rica eder
Başbakan Erdoğan: Abdullah Bey merhabalar, nasılsınız.
Cumhurbaşkanı Gül: Merhaba Tayyip Bey, iyiyim, teşekkürler, sizler nasılsınız?
Başbakan Erdoğan:Hamdolsun iyiyiz, Hanımefendi ve çocuklar nasıllar?
Cumhurbaşkanı Gül: Onlar da iyiler, selamları var.
Başbakan Erdoğan: Aleyküm selam efendim.
Başbakan Erdoğan: Aslında bir sorun var Sayın Cumhurbaşkanım...
Cumhurbaşkanı Gül: Hayırdır Tayyip Bey? Elimden birşey gelir mi?
Başbakan Erdoğan: Amerikan Başkanı telefonlarıma çıkmıyor. Sanırım bu Işid konusundan dolayı. Siz arar mısınız?
Cumhurbaşkanı Gül: Tabi ararım ben. size dönerim tekrar.
Başbakan Erdoğan: Tamam o zaman görüşrüz o zaman. Allah'a emanet olun..
Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir, Davutoğlu Başbakan olur. Yine bir telefon görüşmesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hello, Do You Speak Turkish?
Barack Obama'nın ofisinden biri: Yes
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Obama'yı verin telefona.
Barack Obama: Buyur Tayyip Bey, hayırlı olsun bu arada. yine silip süpürmüşsün oyları.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Saolasın. Muhalefet sağolsun. Yine bana çalıştılar. Neden benim telefonlara çıkmadın?
Barack Obama: Ya sizin şu Işid ile dialoğunuz olduğu haberleri beni burada zora soktu. Senatoda desteğin azalmasını istemediğimden, cumhurbaşkanı olana kadar telefonlarına cevap vermedim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan:Hmm anladım. Neyse geçmişte kaldı o. Biz müttefikiz ama değil mi?
Barack Obama: Evet ama IŞİD'e karşı bizimle birlikte onlara saldırmanız lazım. Yoksa müttefikliğinizi bir daha düşünürüz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ya haklısın da ellerinde bizim 49 vatandaşımız rehin durumda. Bu yüzden biz saldırmayız. Siz planınızı buna göre yapın.
Obama Kerry'ye söyler ve Davutoğlu aranır
John Kerry: Hi David!
Başbakan Davutoğlu: David değil Ahmet!
John Kerry: Şaka yaptım Davutçuğum. Nasılsın iyi misin?
Başbakan Davutoğlu:Laubalilik istemez. Seviyeni bil de konuş.
John Kerry: Ahmet Bey daha düne kadar meslektaştık sizinle.
Başbakan Davutoğlu: Evet düne kadardı. Dediğin gibi dünde kaldı. Artık karşında bir Başbakan var.
John Kerry: Patronum sizinle görüşmemi istedi. Işid konusunda Bay Erdoğan bize destek vermeyecekmiş. Bir de sizinle görüşmek istiyor.
Başbakan Davutoğlu: Sayın Cumhurbaşkanımız ne dediyse o. Bizim 49 vatandaşımız Işid'in elinde. Biz onlara saldıramayız. Hatta lakap da takamayız. Terörist falan olarak da niteleyemeyiz. Zira ellerinde 49 vatandaşımız rehin durumda.
John Kerry: Siz bilirsiniz, bizim de askerlerimiz var ellerinde, gazetecilerimiz var ama, ülkemizin geleceği için onları hiçe sayabiliyoruz.
Başbakan Davutoğlu:Farkımız burada işte Kel Kirpi, bizim 1 vatandaşımız bile önemli. Birinin canını bile tehlikeye atmayız.
John Kerry: (Kerry yanındakiyle konuşur, Davutoğlu duymaz.: Ya daha dün 301 madencisi ölen ve müfettişler için soruşturma izni vermeyen bu kabinedeki bakanlardan biri değil miydi? 301 kişinin önemi yok ama, 49 kişi sizin için çok önemli öyle mi?)
Başbakan Davutoğlu: Ne dediniz sayın Kerry, duyamadım?
John Kerry: Hiiç bişey demiyorum. Diyorum ki bu Türklerde ne biçim insan sevgisi var. bir vatandaşları bile vatandan kıymetli!!
Başbakan Davutoğlu:Öyledir tabi. Ne sanmıştınız.
Bağımsız bir gazeteci araya girer: Kerry sen aradan çekil.
Başbakan Davutoğlu: Kim var orda?
Bağımsız bir gazeteci: Sayın Başbakanım benim. Sizin o değer verdiğinizi iddia ettiğiniz vatandaşlarınızdan bir'i.
Başbakan Davutoğlu: Evet ne istiyorsun?
Bağımsız bir gazeteci: Atacağınız adımları, beni düşünerek değil de ülkeyi düşünerek atın. Fatih neden kardeşini bile katlediyordu? Vatanın istikbali için değil mi?
Başbakan Davutoğlu: Ne demek şimdi bu?
Bağımsız bir gazeteci: Dıt dıt dıt dıt..............